Alanya Avukat ve Hukuk | Uğur Hukuk ve Danışmanlık Bürosu https://uguralanyaavukat.com Alanya Avukat ve Hukuk | Uğur Hukuk ve Danışmanlık Bürosu Thu, 21 Nov 2024 13:43:18 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.1 https://uguralanyaavukat.com/wp-content/uploads/2023/01/ugur-fav-85x85.png Alanya Avukat ve Hukuk | Uğur Hukuk ve Danışmanlık Bürosu https://uguralanyaavukat.com 32 32 UYUŞTURUCU TİCARETİ SUÇU-KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMA SUÇU YARGITAY KARARLARI https://uguralanyaavukat.com/uyusturucu-ticareti-sucu-kullanmak-icin-uyusturucu-madde-bulundurma-sucu-yargitay-kararlari/ https://uguralanyaavukat.com/uyusturucu-ticareti-sucu-kullanmak-icin-uyusturucu-madde-bulundurma-sucu-yargitay-kararlari/#respond Wed, 20 Nov 2024 14:06:21 +0000 https://uguralanyaavukat.com/?p=946

Yargıtay 10. Ceza Dairesi Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla
ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 03/10/2011 tarih
ve 2010/44979 E. 2011/55380 K. sayılı kararında
;

“…sanığın, evinde yapılan aramada iki ayrı poşette ele geçirilen net 111,15 gramdan ibaret esrar, kullanmak için bulundurduğuna ilişkin savunmasının aksine, muhbirin soyut ihbar dışında, kuşku sınırların aşan kesin ve yeterli delil bulunmadığı, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu
(…)” gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla
ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 17/01/2011 tarih
ve 2010/12242 E. 2011/384 K. sayılı kararında

“…olay ev arama ve yakalama tutanağı içeriğine, suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçiriliş biçimine,
dosyadaki diğer belge ve bilgilere göre; evinde yapılan aramada 622 gr esrar ele geçirilen sanığın, uyuşturucu maddeyi kullanmak amacıyla bulundurduğunu söylediği ve ele geçen madde miktarının kullanma sınır
içinde kaldığı; savunmasının aksine, uyuşturucu maddeyi kullanma dışında bir amaç için bulundurup taşıdığına ilişkin, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı ve eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu oluşturduğu (…)” gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla
ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 18/01/2011 tarih
ve 2010/12245 E. 2011/604 K. sayılı kararında

“…görevlilerce yapılan yol uygulaması sırasında, sanığın da içinde bulunduğu araçta yapılan aramada
sanığa ait çanta içerisinde ele geçirilen 380 gramdan ibaret esrar, kullanmak için bulundurduğuna ilişkin savunmasının aksine, kullanma dışında bir amaçla bulundurduğuna ilişkin, kuşku sınırlarını aşan kesin ve yeterli delil bulunmadığı, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu
oluşturduğu (…)” gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla
ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 17/01/2011 tarih ve
2008/5575 E. 2011/393K. sayılı kararında

“…oluşa, suç konusu esrarın ele geçiriliş biçimine, elde edilebilecek net esrar miktarının 601 gramdan ibaret olmasına, sanıkların savunmalarına ve tüm dosya kapsamına göre; sanıkların eyleminin
kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma olarak nitelendirilmesi (…)”
gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.

Yargıtay 10. Ceza Dairesi Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla
ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 28/04/2009 tarih ve
2007/19995 E.2009/7865 K. sayılı kararında

‘’… jandarma tarafından yapılan yol kontrolünde İzmir’den Marmaris’e giden otobüste seyahat ederken içinde
37 adet ecstacy hap ile üç ayrı paket içinde net 12,270 gram toz esrar maddesi içeren hint keneviri bitkisi bulunan poşet ile birlikte yakalandığının anlaşılması karşısında, yakalanma şekli, sanıkta ele geçirilen maddelerin nitelikleri ve miktar dikkate alınarak sanığın eyleminin bir bütün olarak uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu (…)’’ gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla
ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 25/01/2011 tarih ve
2010/1168 Esas- 2011/1152 K. sayılı ilamında

‘’…dosya kapsamına göre; sanığın kullandığı araçta yapılan aramada sürücü koltuğu ile ön sağ koltuk arasında
bulunan kol dayama konsolunun altında 128 adet uyuşturucu ecstacy tabletin bulunması ve dosyada mevcut belgeler dikkate alındığında, sanığın üzerine atıl uyuşturucu madde ticareti yapma suçu sübut bulduğu (…) ‘’ gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi Zile Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla ilgili
olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 16/01/2015 tarih ve
2014/10371 E-2015/146 K. sayılı kararında

‘’… dosyadaki belge ve bilgilere göre; sanığın İstanbul’a uyuşturucu madde almaya gittiğine ve 60 TM 105 plakalı
araç ile Turhal’a getireceğine ilişkin ihbar üzerine araç durdurulduğunda, sanığın araçtan inerken yere attığı poşet içerisinde 32 paket bonzai ile 85 adet hapın ele geçirildiğinin anlaşılması karşısında, suç konusu uyuşturucu
maddelerin bulunduğu paket sayısı, ele geçirildiği yer ve olayın oluş şekline göre, sanığın eyleminin ticaret amacıyla uyuşturucu madde nakletme suçunu oluşturduğu (…) ‘’ gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi Burhaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla
ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 20/10/2015 tarih
ve 2015/4313E-2015/32606 K. sayılı kararında

“… şüphe üzerine durdurulup üzerinde suç unsuru olup olmadığının sorulması üzerine, cebinden çıkardığı
MDMA içeren 61 adet tablet ile THJ-2201 içeren 4 gramdan ibaret maddeleri, kolluk görevlilerine teslim eden sanığın, bu maddeleri yakalanmasından bir saat kadar önce tanımadığı kişiden kullanmak için aldığına ve ikamet
ettiği Balıkesir’e gitmek üzere otogara doğru giderken yakalandığına ilişkin savunmasının aksine, kullanma sınırları içindeki bu maddeleri satacağına veya başkasına vereceğine ilişkin kuşkuyu aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması (…) “ gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.

Yargıtay 10. Ceza Dairesi Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla
ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 30/11/2015 tarih ve
2015/5537E- 2015/33109 K. sayılı kararında

“… 16.01.2015 tarihli tutanakta belirtildiği gibi Akhisar ilçesinden Manisa iline 45 ACF 85 plakalı araç ile
uyuşturucu getirileceği bilgisi alınması üzerine aracın durdurulduğu içinde sanık E. İ.ve Bedir D. bulunduğu, aracın sağ ön yolcu kısmındaki paspas üzerinde poşet içinde 5 ayrı gazete kağıdına sarılı toplam net 250,95 gram esrar ile 40 adet sentetik uyuşturucu hap ele geçirildiği, sanığın aldırılan kan ve idrar raporunda esrar kullanım pozitif olduğunun tespit edildiği ve ele geçirilen kullanım sınırları içerisindeki maddeleri sanığın başkasına satacağına veya vereceğine ilişkin delil bulunmadığından eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu (…) “ gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.


Yargıtay 20. Ceza Dairesi İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla
ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 26/10/2016 tarih
ve 2016/2463 E. 2016/5276 K. sayılı kararında

“…olay günü, Gürçeşme 3523. Sokakta, elinde karton kutu ile birlikte yürümekte olan sanık Yusuf’un
emniyet görevlilerini görmesiyle birlikte, merdivenleri çıktığı sırada elindeki kutuyu merdivenlerin baş kısmına bıraktığı, yerdeki karton kutu içerisinde 41 adet uyuşturucu tablet ve 19 paket esrarın ele geçirildiği olayda; suç
konusu uyuşturucu maddelerin ele geçiriliş biçimi, olay tutanağı, yargılama aşamasında beyanlar, alınan tutanak tanıklarının anlatımlar ve tüm dosya içeriğine göre uyuşturucu madde ticareti yapma suçu sabit olduğu (…)”
gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.


Yargıtay 20. Ceza Dairesi Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla
ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 13/04/2016 tarih ve
2016/640 E. 2016/2046 K. sayılı kararında

“… sanığın üst aramasında net 4,9536 gram metamfetamin, aracında ise net 0,858 gram esrar maddesinin ele
geçirildiği, sanığın uyuşturucu maddeyi kullanmak amacıyla bulundurduğunu tüm aşamalarda ifade ettiği, idrar ve kan analizinde metamfetamin etken maddesinin bulunduğu, sanığın savunmasının aksine, uyuşturucu maddeyi ticari amaçla bulundurduğuna ilişkin, kuşku sınırlarını aşan her türlü şüpheden
uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı (…)” gerekçesiyle bozma kararı
vermiştir.


Yargıtay 20. Ceza Dairesi Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla
ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 07/05/2015 tarih ve
2015/464 E. 2015/473 K. sayılı kararında

“olay tarihinde sanığın uyuşturucu madde sattığı ihbar üzerine, Marmaris Uzunyalı mevkiinde Captain Bar
önünde yakalandığında üzerinde 100 gr esrar ve 11 adet hap ile, kaldığı otel odasında yapılan aramada 500 gr esrar ile 50 adet ecstasy hap ele geçtiğinin anlaşılması karşısında, olayın oluş şekli, suç konusu uyuşturucuların ele geçiriliş biçimi, dosyadaki belge ve bilgilere göre; sanığın eyleminin satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu (…)” gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla
ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 03/10/2012 tarih ve
2011/107422012/14750 K. sayılı kararında

“sanıkların esrar ve hap sattıklarına ilişkin istihbari bilgi edinilmesi üzerine, kaldıkları pasajın giriş katında
eşyalarının bulunduğu depoda yapılan arama sonucu vitrin içinde 24 paketçik halinde 16 gram ve poşet içinde 30 gram esrar ile buzdolabı içinde 45 adet uyarıcı hap ele geçirildiği, suç konusu maddelerin değişik cinste ve esrarın 24 paketçik halinde olması, uyuşturucu ve uyarıcı nitelikteki maddelerin toplam miktar karşısında, sanıkların uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapma suçlarının sabit olduğu (…)” gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.


Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 07/02/2012 tarih ve 2011/10-481E-2012/26K.
sayılı ilamında, özel daire ile Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi arasında
çıkan uyuşmazlıkla ilgili olarak

“…sanık, suç tarihinde yapılan bir telefon ihbar üzerine yakalanan diğer sanık A. G.’in anlatım sonucunda
yakalanmış, mahkemeden alınan karar ile evinde yapılan aramada, çek-yat üstünde bulunan eşofmanın cebinden 0.2 gr eroin maddesi ele geçirilmiştir. Sanığın, evinde yapılan arama sonucunda ele geçen uyuşturucu madde ve diğer sanığın soyut beyan dışında, uyuşturucu maddeyi sattığı yolunda başka herhangi bir kantın bulunmaması, sanıkta yakalanan uyuşturucu madde miktarının kişisel kullanım sınırları içinde olması, uyuşturucunun evinde özensiz bir şekilde gizlenmeden ele geçmesi, sanığın tüm aşamalarda istikrarlı
olarak evinde yakalanan uyuşturucu maddeyi satmak için değil, kullanmak için bulundurduğunu beyan etmesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği kuşku boyutunda kaldığı (…)”gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.

]]>
https://uguralanyaavukat.com/uyusturucu-ticareti-sucu-kullanmak-icin-uyusturucu-madde-bulundurma-sucu-yargitay-kararlari/feed/ 0
Uyuşturucu Ticareti İle Uyuşturucu Kullanma Suçu Arasındaki Farklar https://uguralanyaavukat.com/uyusturucu-ticareti-ile-uyusturucu-kullanma-sucu-arasindaki-farklar/ https://uguralanyaavukat.com/uyusturucu-ticareti-ile-uyusturucu-kullanma-sucu-arasindaki-farklar/#respond Wed, 20 Nov 2024 12:55:33 +0000 https://uguralanyaavukat.com/?p=943

Uyuşturucu madde ticareti ile Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Bulundurma birbirlerinden tamamen farklıdır nitekim TCK’da bu iki durum ayrı ayrı düzenlenmiştir. Uyuşturucu kullanma suçu TCK md.191’de “Uyuşturucu maddeyi kişisel kullanım amacıyla satın alan, herhangi bir surette uyuşturucu maddeyi kabul eden, kullanma amacıyla bulunduran veya herhangi bir şekilde uyuşturucu madde kullanan kişi uyuşturucu madde kullanma veya bulundurma suçunu işlemiş olur.” şeklinde düzenlenmiştir.

Uyuşturucu madde ticareti suçuna bir önceki makalemizde değinmiştir. Bu bilgilere dayanarak bu iki suç arasındaki farkı şöyle sıralayabiliriz.

  • Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma ile uyuşturucu madde ticareti bakımından en önemli farklardan ilki, yakalanan suça konu uyuşturucu maddenin miktarıdır.   Sanığın üzerinde kişisel kullanım sınırını aşan miktarda uyuşturucu madde bulunması, ilk olarak sanık tarafından uyuşturucu maddenin ticaret amacıyla bulundurulduğunu düşündürür. Zati kullanım sınırını aşan miktarda uyuşturucu bulunması, bu uyuşturucu maddenin kişisel kullanım amacı dışında bulundurduğuna delil teşkil eder. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, söz konusu maddenin niteliğine, kimyasal yapısına, cinsine göre değişiklik göstermekle beraber kişinin uyuşturucu kullanma sıklığına vb bir çok etkene göre değişiklik gösterebilmektedir. Uyuşturucu madde kullanım miktarı, her bir uyuşturucu madde açısından ayrı ayrı Yargıtay tarafından belirlenmiştir.

  • Yakalanan uyuşturucu maddenin çeşidi, uyuşturucu maddelerin çeşitliliği de(aynı anda esrar, kokain ve metamfetamin yakalanması gibi) uyuşturucu madde  ticareti suçu işlenip işlenmediği hususunda önemli bir kriterdir. Farklı özellikte, farklı kullanım türleri olan ve farklı etkiler doğuran birkaç adet farklı uyuşturucu maddenin birlikte yakalanması sanığın söz konusu uyuşturucu maddeleri kullanmak için değil ticareti için bulundurduğuna işaret edebilecektir. Ancak bu durumda dahi sanığın uyuşturucu kullanma geçmişi, kan tahlili sonuçları ve bağımlılık düzeyi somut olay bakımından tam tersini de gösterebilir. Bu aşamada yine bulundurulan uyuşturucu madde miktarları sonuca gitmek bakımından etkili olacaktır.  

  • Uyuşturucu bulunduran sanığın, elindeki uyuşturucu maddeyi başkasına satma vb gibi bir iradesinin olup olmadığı, bu tarz bir girişiminin olup olmadığı da araştırılmalıdır. Bu hususta dinlenecek tanık beyanları olayın aydınlatılması için önem arz edecektir.

  • Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin sanık tarafından saklandığı yerde sanığın amacı hakkında fikir verecektir. Düzenli olarak uyuşturucu kullanan bir kişiden uyuşturucu maddeyi ulaşması çok zor bir yere saklaması beklenmeyecek, daha ziyade kolayca ulaşabileceği elinin altı diye tabir edilen yerlerde bulundurması beklenecektir. Ancak uyuşturucu ticareti yapma iradesinde olan kişinin uyuşturucu maddeleri zula ettiği, bulunması zor bir yerde saklaması da uyuşturucu ticaretine işaret edecektir.

  • Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin saklandığı yerde uyuşturucu maddeleri paketlemek için hazır bulunan paketlerin olması, yine burada hassa terazi bulunması, ve yahut uyuşturucu maddelerin satışa hazır şekilde çokça paketler halinde bulundurulması da pek tabii uyuşturucu madde ticaretine işaret edecektir.

Yani miktar hususunu ayrıca değerlendireceğimizi belirterek kısaca miktar dışında;
a) Sanığın hareketleri (müşteri arama, pazarlık yapma vb)
b) Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ele geçiriliş şekli ve bulundurma şekli ile aynı zamanda yukarıda bahsettiğimiz gibi çeşitlilik, (çok sayıda küçük miktarlı küçük poşetler, uyuşturucu madde bulaşığı olan hassas terazi; esrar, eroin, metamfetamin, gibi maddelerin bir arada birlikte bulundurulması)
c) Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin bulunduğu yer, zaman ve belirlenecek zaman dilimi içinde sanık tarafından kullanılabilecek madde miktarı,
d) Sanığın uyuşturucu madde kullanıp kullanmadığı, kan tahlili sonuçları
e) Sanığın sosyal ve ekonomik durumu, geçimini ne ile sağladığı, geliri gibi olguların hepsi birlikte değerlendirmeye alınmalıdır.

BULUNDURULAN ESRAR MADDESİ MİKTARI BAKIMINDAN YARGITAY KARARLARI

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/03/2012 tarih ve 2011/10-387 E. 2012/75 K. sayılı ilamında, özel daire ile İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi arasında çıkan uyuşmazlıkla ilgili olarak Seyfo lakaplı sanık S.E.’den ele geçen net 276
gram esrar maddesinin Türk Ceza Kanunu 191. maddesinde yazılı suça vücut vereceği bildirilmiştir.

Yargıtay 20. Ceza Dairesi Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 24/03/2016 tarih ve 2016/420 E. ve 2016/1830 K. sayılı kararında “suç tarihinde sanıkta 61 paket halinde ve 2 poşette net 246 gram gelen esrarın ele geçirildiği, suça konu uyuşturucu maddenin miktarına ve ele geçiriliş ve paketleniş biçimine göre sanığın eyleminin satmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu
oluşturduğu (…)” gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.

SENTETİK UYUŞTURUCULARA İLİŞKİN MİKTAR BAKIMINDAN YARGITAY KARARLARI

Yargıtay 10. Ceza Dairesi Burhaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 20/10/2015 tarih ve 2015/4313E-2015/32606 K. sayılı kararında “ şüphe üzerine durdurulup üzerinde suç unsuru olup olmadığının sorulması üzerine, cebinden çıkardığı MDMA içeren 61 adet tablet ile THJ-2201 içeren 4 gramdan ibaret maddeleri, kolluk görevlilerine teslim eden sanığın, bu maddeleri yakalanmasından bir saat kadar önce tanımadığı kişiden kullanmak için aldığına ve ikamet ettiği Balıkesir’e gitmek üzere otogara doğru giderken yakalandığına ilişkin savunmasının aksine, kullanma sınırlar içindeki bu maddeleri satacağına veya başkasına vereceğine ilişkin kuşkuyu aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması (…) “ gerekçesiyle bozma kararı
vermiştir.

Yargıtay 10. Ceza Dairesi Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararıyla ilgili olarak yaptığı temyiz incelemesi neticesinde verdiği 08/05/2012 tarih ve 2011/1571 E. 2012/8936K. sayılı kararında “sanığın, şüphe üzerine sürücüsü
olduğu ticari takside yapılan aramada ele geçirilen 5 paket halinde 0.6 gr eroini, kullanma dışında bir amaçla bulundurduğuna ilişkin yeterli delil bulunmadığı, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu (…)” gerekçesiyle bozma kararı vermiştir

YARGITAY KARARLARINA GÖRE UYUŞTURUCU MADDE MİKTARLARI VE DEĞERLENDİRİLMESİ

  • ESRAR BAKIMINDAN: Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Daireleri kararlarında esrar maddesi yönünden belirli bir sınır belirlemeye çalışmıştır. Bu kararlara göre esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri kabul edildiğinde bu kişilerin ayda yaklaşık 135 gram ve yılda da 1.620 gram esrar tüketebilecekleri hesaplanmaktadır.
  • EROİN, KOKAİN GİBİ UYUŞTURUCU MADDE TÜREVLERİ BAKIMINDAN: Yargıtay 10. Ceza Dairesi bir kararında eroinin günlük kullanım miktarını 60 miligram kabul etmiştir. Eroin gibi sert uyuşturucular sınıfında yer alan ve benzer şekilde tüketilen kokain için de Yargıtay’ın bu kabulü benimsenmektedir.
  • SENTETİK UYUŞTURUCULAR BAKIMINDAN: Sentetik uyuşturucuların satışı genel olarak adet üzerinden gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla sentetik hapların nasıl, nerede saklandığı, sanığın üzerinden nasıl ele geçirildiği, sanığın yaşadığı şehir, ele geçen hapların temin edildiği yer, sanığın gelir durumu gibi şartlar göz önüne alınarak değerlendirilir. Bu durumda bu uyuşturucu maddeyi kullanan kişinin 1-2 aylık kullanımlarını hazırda bulundurdukları kabul edilerek 60-70 ve üstü miktarlardaki maddelerde uyuşturucu madde ticareti kastıyla hareket edildiğinden bahsedilebilecektir.

]]>
https://uguralanyaavukat.com/uyusturucu-ticareti-ile-uyusturucu-kullanma-sucu-arasindaki-farklar/feed/ 0
UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE TİCARETİ SUÇU https://uguralanyaavukat.com/uyusturucu-ve-uyarici-madde-ticareti-sucu/ https://uguralanyaavukat.com/uyusturucu-ve-uyarici-madde-ticareti-sucu/#respond Tue, 19 Nov 2024 13:15:57 +0000 https://uguralanyaavukat.com/?p=941

UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ SUÇU NEDİR?

Uyuşturucu madde ticareti suçu Türk Ceza Kanunu madde 188’de düzenlenmiştir.
TCK m. 188-(1)’e göre “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve iki bin günden yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
TCK m.188-(3)’e göre ise, “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Yani yukarıda belirtilen ilgili kanun maddesi uyarınca uyuşturucu ticareti suçunun gerçekleşmesi için  "uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin imali, ithali, ihracı, ülke içinde satılması, satışa arz edilmesi, başkalarına verilmesi, bir başkasına temin edilmesi, sevk edilmesi, nakledilmesi, depolanması veya yine uyuşturucu ticareti maksadıyla satın alınması, kabul edilmesi, bulundurulması, seçimlik hareketlerden birinin ya da bir kaçının gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

SEÇİMLİK HAREKETLERİN İNCELENMESİ

TCK m.188’de belirtilen seçimlik hareketlerle gerçekleşen uyuşturucu ticareti suçlarını teker teker inceleyecek olursak;

  1. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal etme suçu; İmal etmenin kelime anlamı ham maddeyi işleyerek yeni bir ürün ortaya koymaktır. Dolayısıyla herhangi bir maddenin veya bir uyuşturucu maddenin işlenerek, işlemlerden geçirerek başka bir uyuşturucu maddeye dönüştürülmesinin sağlanması uyuşturucu madde imal etme suçuna vücut verir. Kelime anlamından da anlaşılacağı üzere söz konusu suçun oluşabilmesi için işleme alınan maddenin özelliklerinin değişmesi neticeten başkaca bir madde üretilmesi gerekmektedir. Keza Yargıtay’da kenevirin basit işlemlerden geçirilerek aynı özellikteki esrar maddesi yapımını uyuşturucu madde imal etme suçu olarak kabul etmemiştir. Nitekim kenevir yapraklarının kurutularak esrar elde edilmesi ve içime hazır hale getirilmesi uyuşturucu madde imal etme suçuna vücut vermeyecek somut olaya göre, “kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma” veya “ticaret amacı ile uyuşturucu madde bulundurma” suçunu oluşturacaktır.
  2. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ithal etme suçu; İthal etmenin kelime anlamı ise; eşyanın başka bir ülkeden satın alınması ve ülkeye getirilmesi olarak ifade edilebilir. Dolayısıyla herhangi bir uyuşturucu maddenin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yurt dışından ülke içine sokulması uyuşturucu madde ithal etme suçuna vücut verir.
  3. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ihraç etme suçu; İhraç etmenin kelime anlamı da; bir malın bir ülkeden başka bir ülkeye satılması ve gönderilmesidir. Yani yurt içinde bulunan uyuşturucu maddenin başka bir ülkeye (yurt dışına) çıkarılması ile uyuşturucu madde ihraç etme suçu oluşacaktır. Haliyle uyuşturucu ihraç etme suçunun oluşması için ilgili maddenin gümrük kapısından geçmesi gerekmektedir. Uyuşturucu madde gümrük kapısından geçilmeden, yapılan kontroller ve incelemeler sonucunda gümrük alanı içerisinde bulunur ve yakalanırsa ihraç etme suçu değil “uyuşturucu madde ihraç etme suçuna teşebbüs” söz konusu olur. Aynı şekilde ihraç edilmek istenen uyuşturucu maddenin gümrük alanına götürülmeden yakalanması halinde ihraç etme suçu değil, uyuşturucu madde nakletme veya bulundurma suçu meydana gelecektir.
  4. Uyuşturucu Madde Sevk veya Nakletme Suçu: Sevk ve nakil hareketleri birbirinden farklıdır. Uyuşturucu maddenin ülke sınırları içerisinde bir noktadan başka noktaya gönderilmesi halinde bu suç türü oluşacaktır. Gönderme eylemi uyuşturucu maddenin maliki ya da zilyedi tarafından gerçekleştirilmelidir. Gönderme eylemi, kargo şubesi, otobüs bagaj bölümüne koli vermek suretiyle vs yapılabilir. Nakletme ise, malik ya da zilyedin uyuşturucu maddeyi ülke sınırları içerisinde bir noktadan başka noktaya bizzat götürmesi ya da başkasının götürmesini sağlaması ile meydana gelir. Elbette ki nakil işlemi kullanma amacıyla olmamalıdır. Eğer uyuşturucu madde kullanım miktarı sınırları içerisinde kalıyor ise ve nakleden kişi başkası için değil kendi kullanımı için bu maddeyi bir yerden başka bir yere taşıyor ise o zaman “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu” vücut bulur.
  5. Uyuşturucu Madde Kabul Etme ve Bulundurma Suçu: Uyuşturucu madde kabul etme suçu, failin başkasına ait uyuşturucu maddenin zilyetliğini herhangi bir karşılık vermeden kişisel kullanım dışında bir amaçla alması ile oluşur. Anlaşılacağı üzere suçun tamamlanması uyuşturucu maddenin failin fiili hakimiyetine geçmesi ile gerçekleşir. Uyuşturucu madde bulundurmak suçu ise; yine failin kendisine ya da bir başkasına ait uyuşturucu ya da uyarıcı maddeyi kişisel kullanım amacı dışında üzerinde tutması şeklinde meydana gelir.
  6. Uyuşturucu Madde Satma, Satışa Arz etme veya Satın Alma: Uyuşturucu madde satma suçu, uyuşturucu maddenin bir bedel/ ücret karşılığında başkasına satışının yapılması ile meydana gelir.  Satma fiilinin gerçekleşmesi için tarafların bedel ve uyuşturucu madde konusunda anlaşmalarının yanı sıra uyuşturucu maddenin zilyetliğinin ya da mülkiyetinin  maddeyi satın alan tarafa verilmesi gerekmektedir. Satışa arz ise, uyuşturucu maddenin henüz satış aşamasında olmamasına rağmen, satış için gerekli hazırlıkların yapılması anlamına gelmektedir. Satın alma eylemi ise, aynı şekilde uyuşturucu maddenin satan taraftan satın alınması ile oluşur. Elbette ki bu eylemlerin uyuşturucu ticareti yapma amacıyla gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Nitekim kişisel kullanım için uyuşturucu satın alan fail için uyuşturucu ticareti suçu oluşmuş olmayacaktır.
  7. Uyuşturucu Madde Başkasına Verme Suçu: Uyuşturucu maddeyi başkasına verme suçu, herhangi bir kimseye uyuşturucu sağlamaktır. Yani bir kimsenin failin kendisinde bulunan uyuşturucu maddeyi bir başkasına vermesidir. Burada failin satış amacı yoktur ve bunun karşılığında herhangi bir bedel almamıştır. Burada amaç failin, uyuşturucu maddeyi satış amacı dışında başkalarına vermesidir.
        Yukarıda da kısaca değindiğimiz üzere görülmektedir ki, Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma” suçu seçimlik hareketli suçlardandır. Söz konusu suçun meydana gelmesi için kanunda belirtilen seçimlik hareketlerden birisinin gerçekleşmesi yeterlidir. Suça konu uyuşturucu maddenin aynı olması halinde seçimlik hareketlerden birden fazlasının yapılması birden çok suça vücut vermez.

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunda Madde Miktarının Önemine, Seçimli hareketler ve yorumlamasına, Uyuşturucu Madde Kullanımı ve Ticareti Arasındaki Farklara Yargıtay içtihatları ışığında bir sonraki makalede değinilecektir.

Av. Gamze GÖKÇEOĞLU UĞUR

]]>
https://uguralanyaavukat.com/uyusturucu-ve-uyarici-madde-ticareti-sucu/feed/ 0
KISA DÖNEM İKAMET İZNİ TALEBİNİN REDDİ KARARININ İPTALİ – DAVA DİLEKÇESİ https://uguralanyaavukat.com/kisa-donem-ikamet-izni-talebinin-reddi-kararinin-iptali-dava-dilekcesi/ https://uguralanyaavukat.com/kisa-donem-ikamet-izni-talebinin-reddi-kararinin-iptali-dava-dilekcesi/#respond Fri, 26 Jan 2024 16:34:53 +0000 https://uguralanyaavukat.com/?p=926 ANTALYA  İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

Yürütmenin Durdurulması Taleplidir.

DAVACI                    :            Yabancı Kimlik No: …

ADRESİ                    : …..

VEKİLLERİ              : Av. Gamze GÖKÇEOĞLU UĞUR

                                      Av. Mustafa UĞUR

ADRES                      : …Alanya/Antalya

DAVALI                    : …. Valiliği ….

KONU                        : Kısa dönem ikamet izni uzatılması talebinin reddedilmesine dair …. Müdürlüğü’nün 11.01.2024 karar tarihli … sayılı … tebliğ tarihli kararına karşı öncelikle 2577 sayılı İYUK’ün 27/2,4 ve 16. maddeleri vd. uyarınca karşı tarafın savunması beklenmeksizin, aksi halde savunma sürelerinin kısaltılarak YÜRÜTMENİN DURDURULMASI’na karar verilmesi, akabinde kararın İPTALİNE karar verilmesi istemidir.

TEBLİĞ TARİHİ        : ….

AÇIKLAMALAR

            Davacı müvekkilimin  ikamet iznini uzatmak …. Müdürlüğüne yapmış olduğu başvurusunun, ilgili kurum tarafından “Türkiye’ye giriş, Türkiye’den geçiş veya Türkiye’de kalış amacını haklı nedenlere dayandıramayanlar” gerekçesi ile reddi kararı yerinde olmadığı gibi hukuka, usule ve hakkaniyete aykırıdır. İş bu kararın iptali ve bu aşamada acilen Yürütmenin Durdurulması kararı için iş bu davayı açma zorunluluğumuz doğmuştur. Şöyle ki,

1. Davacı müvekkilim 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 31/e maddesi gereği turizm amaçlı olarak kısa dönem ikamet izni başvurusu yapmış ve kendisine ilk olarak …. tarihinde kısa dönem ikamet izni verilmiş ve ikamet izinlerinin bitişinde uzatma talebi üzerine izinleri uzatılmıştır.

Son olarak müvekkilimin ikamet izninin uzatılması için başvurusu sonucunda müvekkilime …. – …. tarihleri arasını kapsayacak şekilde ikamet izni verilmiş ve ikamet izin belgesi düzenlenmiştir. Davacı müvekkilim  tekrar  ikamet iznini uzatmak üzere  …. başvuru yapmıştır. Ancak …., müvekkilimin ikamet iznini …. tarihinde “Türkiye’ye giriş, Türkiye’den geçiş veya Türkiye’de kalış amacını haklı nedenlere dayandıramayanlar” gerekçesi ile reddetmiştir. İkamet izninin uzatılması talebinin reddi için hiçbir sebep bulunmamasına ve yasada bulunan tüm şartları davacı müvekkilimin taşımasına rağmen hiçbir açıklamada bulunulmadan ikamet izninin iptal edilmesi hukuka aykırıdır.

2. Davacı müvekkilimin Türkiye’de kalış amacının haklı sebebi tam olarak daha önce açmış olduğu …. İlişkin davadır. Dava halen derdesttir. Üstelik davacı müvekkilin haklılığı dosya içerisinde bulunan rapor ile de tespit edilmiştir. Ancak ilgili dosyada eksiklikler olması sebebiyle yargılamada henüz karar aşamasına geçilmemiş ve karar kesinleştirilmemiştir. Dava hala devam etmektedir. İlgili dosyanın bir sonraki duruşması  …. günü saat ../.. ‘e bırakılmıştır. Dolayısıyla davacı müvekkilimin hak kaybına uğramaması için davanın takibi zaruridir..

3. Bunun yanında tarafımıza tebliğ edilen kararda da, müvekkilimin  “Türkiye’ye giriş, Türkiye’den geçiş veya Türkiye’de kalış amacını haklı nedenlere dayandıramayanlar” hususunun nasıl tespit edildiği de açıklanmamıştır. Çünkü müvekkilim ikamet izni uzatma başvurusunda iş bu Alanya …Mahkemesinde açmış olduğu “… ilişkin davasına” ilişkin   evrakları ve raporları da başvuru evrakları ile beraber kuruma vermiştir. Bu nedenlerle dava konusu işlem, sebep unsuru yönünden de hukuka aykırıdır.

4. İdarenin işlem ve kararlarında hukuka uygunluğun sağlanması hak ve menfaatlerin korunması esastır. Bu esasın korunabilmesi ve sağlanabilmesi ancak takdir yetkisinin hukuk sınırları içinde kullanılmasıyla mümkün olabilecektir. Çünkü her yetkide olduğu gibi takdir yetkisi de belli sınırlar içinde vardır ve bu yetki sınırsız değildir. Sınır olarak da amaç unsuru belirlenmiştir. İdari işlemin amaç unsuru bakımından idarenin takdir yetkisi bulunmamaktadır. Çünkü idari işlemin amacı mutlaka kamu yararıdır. İdare, bu konuda bağlıdır.

Danıştay’ın istikrar bulmuş kararlarında da ifade edildiği üzere, “İdarelerin hukuk esasları içinde tanınan takdir yetkilerinin kullanılması keyfi ve mutlak olmayıp , kamu yararı ve kamu görevlerinin gerekleri ile sınırlıdır ve takdire taalluk eden işlemlerin maksat bakımından yargı denetimine tabi olacağı da idare hukukunun başta gelen ilkelerindendir.” şeklinde ifade etmiştir. Diğer bir ifadeyle idare işleminde ‘eşit’ ve ‘objektif’ ölçütleri esas alarak bu kurallar çerçevesinde hareket etmelidir.

5. Oysa ki müvekkilimin ikamet izninin uzatılması talebinin reddine ilişkin karar ‘eşit’ ve ‘objektif ’ bir neden gözetilmeden tesis edilmiştir. Mesnedi olmayan idari işleme dayanılarak – üstelik davacı müvekkilimin … için açmış olduğu dava sebebiyle hem müvekkilimin hem de ailesinin yaşayacağı mağduriyet gözetilmeden- ikamet izninin uzatılması talebinin reddi,   yerinde değildir.

6.  Davalı kurumun vermiş olduğu ret kararı hukuka aykırıdır. Şöyle ki: YUKK madde 25/1 göre kanun koyucu Türkiye içinden yapılacak ikamet izni taleplerinde, yabancının Türkiye’de kalmak istemesinde ileri sürdüğü gerekçelerin dikkatlice araştırılmasını, yabancının mağduriyetine yol açabilecek işlemlerden uzak durulmasını öngörmüştür. YABANCININ AİLE BAĞLARI, VARSA DAHA ÖNCE OLDUĞU İKAMET İZNİ SÜRESİ, İKAMET İZNİ VERİLMEDİĞİNDE DÖNECEĞİ MENŞE ÜLKESİNDEKİ DURUMU GİBİ HUSUSLARIN GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI, KISACASI İŞLEM SONUNDA YABANCININ NASIL BİR DURUMLA KARŞILAŞILABİLECEĞİNİN HESABA KATILMASI GEREKTİĞİNİ BELİRTMİŞTİR.

 Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 16. maddesi ile kabul edilmiş Birleşmiş Milletler temel metinlerden olan 10.12.1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 13(1) maddesine göre devletler yabancıları ülkelerine kabul etmek zorunda değildir ancak ülkelerine kabul ettikleri yabancıların ülkede ikametine ve seyahatine müsaade etmeleri gerekmektedir. Ancak davalı kurum takdir yetkisini kanun koyucunun belirtmiş olduğu hususların önüne koymuştur. Müvekkil, davalı kurum tarafından mağdur edilmiştir.

7.  2577 sayılı Yasanın 27. maddesi gereğince “İlgili işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğacağı ve işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartları birlikte gerçekleştiği” taktirde ilgili işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilir.

Yukarıda açıkladığımız üzere davacı müvekkilimin tarafından açılan … davası neticesinde  haklarına ulaşması çok yakındır. Üstelik bu dava hem müvekkili hem de ailesini derinden etkilemektedir. Bu aşamada onu ülkeden çıkmaya zorlamak insan haklarına, hakkaniyete aykırıdır.

Davalı idare tarafından verilen ikamet izninin uzatılması talebinin reddi kararının uygulanması halinde müvekkilimin kararı tebliği tarihinden itibaren 10 gün içinde ülkeyi terk etmesi aksi halde sınırdışı edilmesi söz konusu olacaktır. Bu halde ne açmış olduğu davayı takip edebilecek ne de haklarına ulaşamayacaktır.

8. 6458 Sayılı Yasanın 32. maddesine göre ikamet izninin iptaline ilişkin kararın hangi gerekçeler ile verildiği bildirilse dahi bu konuda somut emareler belirtilmediği gibi idarenin işleminin dayandırıldığı gerekçeler de gerçeği yansıtmamaktadır. Bunun yanında müvekkilim dosyaya sunmuş olduğumuz noter onaylı  kira sözleşmesinden de görüleceği üzere Türkiye’de “ ….. Alanya/Antalya” adresinde çocuğu ile beraber ikamet etmektedir. İlgili adresteki İnternet, elektrik, su faturaları da  davacı müvekkilim tarafından ödenmektedir.

9. Netice itibariyle davaya konu edilen ikamet izni uzatma talebinin reddine ilişkin işlem açıkça hukuka aykırı olduğundan ve uygulanması halinde telafisi güç ve hatta imkansız zararların doğacağı aşikar olduğundan mezkur işlemin yürütmesinin durdurulması gerekmektedir.

İzah edilen nedenlerle davalı idarenin yasaya aykırı nitelikteki “ikamet izni uzatma başvurusunun reddi” kararının iptaline karar verilmesi için iş bu davayı açma zorunluluğumuz hasıl olmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER : 2577 sayılı İYUK, 6458 sayılı yasa, 5683 sayılı yasa, Anayasa, Uluslararası Sözleşmeler , ve sair ilgili kanun hükümleri.

HUKUKİ DELİLLER : ….. ../01/2024 tarihli … sayılı kararı, Alanya …. Mahkemesi 2022/.. E. Sayılı dosya , Alanya … Mahkemesi 2022/.. E. Sayılı dosyada alınan Rapor, kira sözleşmesi, elektrik-su-doğalgaz aboneliklerine ilişkin faturalar, ikamet izni belgesi, bilirkişi, tanık ve sair her türlü yasal delil.

SONUÇ VE İSTEM

            Yukarıda açıklanan ve yüksek Mahkemenizce resen gözetilecek nedenlerle:

 “ İkamet İzni Uzatma Başvurusunun Reddi”ne dair  …. Müdürlüğü’nün ../01/2024 tarihli … sayılı kararı ile ilgili olarak;

1. Haklı DAVAMIZIN KABULÜNE, Öncelikle ve ivedilikle 2577 sayılı İYUK’nun 27/2,4 ve 16. maddeleri uyarınca karşı tarafın savunması beklenmeksizin (Müvekkilimin aile durumunu da etkileyen …. davasının devam etmekte olduğu göz önünde bulundurularak) , aksi halde savunma sürelerinin kısaltılarak YÜRÜTMENİN DURDURULMASI kararı verilmesini,

2. Akabinde iş bu kararın İPTALİNE ve İkamet İzni Uzatma Başvurusunun KABULÜNE,

3. Yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine  karar verilmesini saygıyla ve bilvekale  arz ve talep ederim.

                                                       Davacı Vekilleri

                        Av. Mustafa UĞUR & Av. Gamze GÖKÇEOĞLU UĞUR

                                                                        (e-imzalıdır.)

]]>
https://uguralanyaavukat.com/kisa-donem-ikamet-izni-talebinin-reddi-kararinin-iptali-dava-dilekcesi/feed/ 0
KASTEN ÖLDÜRME SUÇU NEDİR? KANUNDA NASIL DÜZENLENMİŞTİR? NİTELİKLİ HALLERİ NELERDİR? https://uguralanyaavukat.com/kasten-oldurme-sucu-nedir-kanunda-nasil-duzenlenmistir-nitelikli-halleri-nelerdir/ https://uguralanyaavukat.com/kasten-oldurme-sucu-nedir-kanunda-nasil-duzenlenmistir-nitelikli-halleri-nelerdir/#respond Fri, 26 Jan 2024 15:59:36 +0000 https://uguralanyaavukat.com/?p=921

            Kasten öldürme suçu 5237 sayılı TCK’nın HAYATA KARŞI SUÇLAR  başlığının altında düzenlenmiştir

TCK md. 81 “(1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.” demektedir. Bu maddeye göre suç ile korunan hukuki değer kişilerin yaşam hakkıdır.

TCK md.81’de kasten öldürme suçunun temel şekli düzenlenmişken suçun nitelikli hali TCK md.82’de düzenlenmiştir. Kasten öldürme suçunun temel halinin cezası müebbet hapis cezası iken, aşağıda saydığımız nitelikli haller ile gerçekleşmesi halinde cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.

Kasten öldürme suçunun faili ve mağduru kimler olabilir?

Kasten öldürme suçunun faili sağ doğmuş olan ve tabi ki yaşayan bir kişinin yaşamına bilerek ve isteyerek son veren kişidir. Açıkladığımız üzere mağdur ya da maktül diyebilmemiz için de kişinin sağ olarak doğmuş ve yaşıyor olması gerekmektedir. Öyle ki anne karnındaki bebeğe müdahale edilerek ölmesine sebep olunması halinde de kasten adam öldürme suçu oluşmuş olmaz.

TCK md.82’ye göre Nitelikli haller; 

MADDE 82 – (1) Kasten öldürme suçunun;

a) Tasarlayarak,

b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,

c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle, 

d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş, boşandığı eş veya kardeşe karşı,

e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

f) Kadına karşı,

g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla, 

i) Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,

j) Kan gütme saikiyle,

k) Töre saikiyle,

İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

Kasten Öldürme Suçunun Nitelikli hallerini Yargıtay Kararlarını da göz önünde bulundurarak tek tek değerlendirecek olursak;

  1. TASARLAYARAK KASTEN ADAM ÖLDÜRME;   yerleşik   yargısal   kararlarda

kabul edildiği üzere, tasarlama; ani kast türünün dışındadır ve düşünce kastına girmektedir. Tasarlamanın hukuki niteliği öğretide tartışmalıdır ancak bu konuda istikrar kazanmış Yargıtay uygulamalarına göre, tasarlamadan bahsedilebilmek için;

  • Fail bir kimsenin hayat hakkı veya vücut bütünlüğüne karşı eylemde bulunmaya sakince ve şartsız olarak karar vermeli,
  • Fail, planladığı öldürme suçunu icra etmeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı sakinliğe rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlamalı,
  • Ve son olarak fail gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş bir kurgu dâhilinde icra etmelidir.

Yani “Tasarlamadan” bahsedebilmek için fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sakince düşünebilmeye yetecek kadar süre geçmelidir. Fail süre geçmesine rağmen, düşünmesine, değerlendirmesine ve sakinleşmesine fırsat olmasına rağmen suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Bu durumlarda tasarlama vardır denilebilir.

Ancak dikkat edilmelidir ki, fail suçu işlemekten vazgeçerse ve akabinde tekrarla bir başka nedenle ve başka bir ani kararla eylemi gerçekleştirirse tasarlamadan söz etmek mümkün değildir. Suç kararı ile eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı da değerlendirmede oldukça önemlidir.

“T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı”

“…Yerel mahkeme kararında da belirtildiği üzere; maktulün ve sanığın aralarında husumet bulunduğu, kasten öldürme eyleminin de bu husumetten kaynaklandığı sabit ise de, dosya içerisinde sanığın maktulü öldürmeye sebatla ve şartsız olarak ne zaman karar verip bu yönde bir plan yaptığı, ulaştığı ruhi sükûnete rağmen öldürme kararından vazgeçmeyerek bu amaçla tabanca edinerek olay öncesinde maktulün evinin bulunduğu mahalleye geldiği, olay tarihinde de maktulü takip ederek öldürdüğü hususunda, tasarlamanın varlığını ispat edecek nitelikte, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmamaktadır.”

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Haksız tahrik” başlıklı 29. maddesine göre; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir”. 

Tasarlayarak Adam Öldürme Suçunda Haksız Tahrik

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu “Haksız tahrik” başlıklı 29. md; 

“Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir”. 

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 09.03.2015 tarihli, 2014/4839 E. ve 2015/1314 K. sayılı kararında;

“Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanık .. ile .. bu suç tarihinde evli oldukları, müşterek çocukları bulunduğu, .. evlilik birliği sona ermemiş olmasına rağmen sadakat yükümlülüğünü ihlal ederek komşuları olan .. ile telefonla görüşmeye başladığı, daha sonra birkaç kez baş başa da görüştükleri, durumu öğrenen sanığın tasarlayarak ..’ın kullandığı araca tüfekle ateş ederek öldürmeye teşebbüs ettiği olayda; sanık hakkında haksız tahrik nedeniyle TCK 29. maddesi gereğince indirim yapılması gerektiğinin düşünülmemesi…” hukuka aykırı bulunmuştur.”

  • CANAVARCA HİSLE VEYA EZİYET ÇEKTİREREK KASTEN ADAM

ÖLDÜRME, Yargıtay, “canavarca hisle” öldürmeyi” “sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürmek” şeklinde örneklendirmekteyken, “eziyet çektirerek öldürmeyi” ise “öldürme eyleminden önce öldürülecek olana karşı azap ve işkence yapmayı hedef tutan, ölümü meydana getirmek bakımından zorunlu olmayan vahşice davranışlarda bulunmak” şeklinde tanımlamaktadır. Ayrıca, Yargıtay her iki nitelikli hal bakımından “sadist bir duygu ve düşüncenin” fiile hakim olduğunu ifade etmektedir.

  • YANGIN, SU BASKINI, TAHRİP, BATIRMA VEYA BOMBALAMA YA DA NÜKLEER, BİYOLOJİK VEYA KİMYASAL SİLAH KULLANMAK SURETİYLE KASTEN ADAM ÖLDÜRME;

Failin yangın çıkartmak suretiyle, ya da mağdura bomba atmak suretiyle ve kanunda sayılı diğer eylemleri gerçekleştirerek bir kimseyi öldürmesi halinde, fail kasten öldürme suçunun nitelikli hali ile cezalandırılır.

  • ÜSTSOY VEYA ALTSOYDAN BİRİNE YA DA EŞ, BOŞANDIĞI EŞ VEYA

KARDEŞE KARŞI, kanunun 82/d maddesinde düzenlenen bu nitelikli hal kasten öldürme eyleminin belli kısım akrabalık ilişkileri olan kişilere karşı gerçekleştirilmesi halini düzenler. Altsoy ve üstsoydan kastedilen, kan akrabalığı ile oluşan ilişkidir. Yani, altsoy olarak çocuklar, torunlar, torunların çocukları vs., üstsoy olarak anne, baba, büyükanne, büyükbaba vs. kabul edilmektedir. Eş ise, resmi nikahlı olarak evli olduğu kişi olarak tanımlanmaktadır. Yani kişinin birlikte yaşadığı kişi ya da imam nikahlı olduğu kişi bu kapsamda değerlendirilmez.

  • ÇOCUĞA YA DA BEDEN VEYA RUH BAKIMINDAN KENDİSİNİ SAVUNAMAYACAK DURUMDA BULUNAN KİŞİYE KARŞI KASTEN ÖLDÜRME SUÇU, Yargıtay bu nitelikli hali değerlendirirken çoğu kararında , Beden ve Ruh Bakımından Kendini Savunmayacak Durumda Bulunma halininAdli Tıp Kurumu raporu alınarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Çocuklar da, yetişkinlere göre daha güçsüz, tecrübesiz oldukları için daha savunmasız oldukları şüphesizdir.
  • KADINA KARŞI KASTEN ÖLDÜRME SUÇU; Kanunun bu maddesi ile, eşi ya da boşandığı eşi olmayan herhangi bir kadını öldüren failinde nitelikli kasten adam öldürme suçundan cezalandırılacağı değerlendirilmiştir. Kadınların genel olarak, fiziksel, bedensel özellikleri bakımından karşı cinse karşı daha güçsüz olduğu da tartışmasızdır.
  • KİŞİNİN YERİNE GETİRDİĞİ KAMU GÖREVİ NEDENİYLE KASTEN ÖLDÜRME SUÇU; Suçun bu nitelikli halinin uygulanabilmesi için kasten adam öldürme suçunun kamu görevlisinin görevinden dolayı işlenmesi gerekir. Yani kamu görevlisinin görevi ile ilgili olmayan başkaca bir nedenden dolayı öldürülmesi halinde bu fıkra hükmü uygulanmaz. Kamu görevlisi atanmış yada seçilmiş olabilir. Dolayısıyla, bir davanın tanıkları dahi somut olaya göre kamu görevlisi sayılabilmektedir.
  • BİR SUÇU GİZLEMEK, DELİLLERİNİ ORTADAN KALDIRMAK VEYA İŞLENMESİNİ KOLAYLAŞTIRMAK YA DA YAKALANMAMAK AMACIYLA KASTEN ADAM ÖLDÜRME SUÇU,   İşlenmiş bir suçun delillerini ortadan kaldırmak veya söz konusu suçu gizlemek için adam öldürmek bu suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir. Söz konusu suçun işlenmesini kolaylaştırmak ya da sonrasında yakalanmamak, ihbar edilmemek amacıyla vs suçu bilen  bir kimsenin öldürülmesi bu madde kapsamında cezalandırılacaktır.
  • BİR SUÇU İŞLEYEMEMEKTEN DOLAYI DUYDUĞU İNFİALLE KASTEN ADAM ÖLDÜRME SUÇU, Fail bu durumdakasten işlemeyi planladığı bir suçu işleyemediği için öfke duymaktadır. İşlemeyi planladığı suçu işleyemediği için duyduğu kızgınlık içerisinde birini öldüren kişi bu madde kapsamında değerlendirilir. Örneğin hırsızlık yapmak için girdiği bir dükkanda, çalışanın polise gizlice haber vermesi ve polis aracının sesini duyması ile kaçarken çalışanı öldüren kişi için bu madde hükmü uygulanabilecektir.  Burada haksız tahrikten bahsetmek mümkün değildir.
  • KAN GÜTME SAİKİYLE ADAM ÖLDÜRME SUÇU, söz konusu madde hükmünün uygulanabilmesi için adam öldürme eyleminden önce başka bir öldürme eyleminin meydana gelmiş olması gerekmektedir. Yani failin kana kan düşüncesi ile hareket etmesini sağlayacak başka bir öldürme eyleminin olması gerekir. Burada fail bir deyimle, kendi yakınını daha önce öldüren kişiyi öldürerek kendi adaletini sağlamayı düşünmektedir. Bu da toplum açısından oldukça tehlikeli bir durumdur.

Yargıtaya göre Kan Gütme Saikiyle Adam Öldürme suçunun oluşması için;

  • Söz konusu adam öldürme eylemine neden olan önceki olay, ölümle sonuçlanmış olmalıdır.
  •  Fail, önceki suçun failini veya onun mensubu bulunduğu grup ya da aileden birisini, öç alma duygusuyla ve bir görev bilinciyle öldürmelidir.
  • İlk öldürülen kişi ile ikinci öldürme suçunun faili arasında kan bağı şart değildir. Yani akrabası olması şart değildir. Ancak, sonraki suçun sadece kan gütme saikiyle işlenmesi yeterlidir.
  • İlk öldürme olayıyla ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir süre geçmeli, bu süre içinde fail, ilk öldürme olayından duyduğu her türlü acı, kızgınlık ve öfkeden arınarak geleneklerin etkisiyle bir görevi yerine getirme istek ve bilinciyle harekete etmelidir.
  • TÖRE SAİKİYLE ADAM ÖLDÜRME SUÇU; Genellikle namus cinayeti kavramıyla da karşımıza çıkar. Fail töre saikiyle adam öldürme suçunu işlerken, mağdurun töreye aykırı hareket ettiğini düşünür. Bu sebeple de töre kuralları gereği mağdurun infaz edilmesi, hayatına son verilmesi gerektiği düşüncesiyle hareket edilir. Haliyle töre saikiyle kasten adam öldürme suçunda TCK md. 29’da düzenlenen HAKSIZ TAHRİK HÜKÜMLERİ UYGULANMAZ. Töre saikiyle işlenen bu suçlarda, genellikle bireysel olarak karar alınmaz. Bu kararların alınmasında o kişinin mesubu olduğu aşiretin, ailenin, grubun etkisi çoktur.  

TCK md. 83 Kasten Öldürme Suçunun İhmali davranışla işlenmesi halini düzenlemektedir.

TCK md. 83– (1) Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.

(2) İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin; 

a) Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması, 

b) Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması, gerekir.

 (3) Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hallerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir.

Yani kanun metnin de anlaşılacağı üzere ihmali davranışla birinin ölümüne neden olan fail kasten adam öldürme suçu nedeniyle cezalandırılabilir. Bunun için de ihmali davranışın icrai davranışa eş değer olması gerekmektedir.

Örneğin trafik kazasında bir kişiye çarparak yaralayan kişi ambulans çağırmak yerine olay yerinden kaçarsa ve olay yaralı kişinin ölümü ile sonuçlanırsa kişi ihmali davranışla bir kimsenin ölümüne sebep olduğu için bu suç ile cezalandırılabilmektedir.

]]>
https://uguralanyaavukat.com/kasten-oldurme-sucu-nedir-kanunda-nasil-duzenlenmistir-nitelikli-halleri-nelerdir/feed/ 0
KİRACININ EVDEN ÇIKARILMASI SEBEPLERİ – KİRACININ TAHLİYESİ  https://uguralanyaavukat.com/kiracinin-evden-cikarilmasi-sebepleri-kiracinin-tahliyesi/ https://uguralanyaavukat.com/kiracinin-evden-cikarilmasi-sebepleri-kiracinin-tahliyesi/#respond Thu, 31 Aug 2023 14:47:10 +0000 https://uguralanyaavukat.com/?p=897 Bir önceki yazımızda tahliye hususunda ilişkin Borçlar Kanunundaki düzenlemelerden kısaca bahsetmiştik. Bu yazımızda ise ilgili kanun maddelerinde ne demek istediği, izlenmesi gereken yollar vb.  açıklamalı şekilde bahsedilecektir.

Kiraya veren tarafından kiracının tahliye edilmesinin mümkün olduğu durumlar aşağıdaki gibi sıralanabilir.

  • Kiraya Verenin veya Yakınlarının Konut Gereksinimi Nedeniyle Feshetme Hakkı
  • Kiraya Verenin İşyeri Gereksinimi Nedeniyle Fesih Hakkı
  • Yeni Malikin Gereksinimi Nedeniyle Tahliye Hakkı
  • Kiraya Verenin Tadilat Nedeniyle Tahliye Hakkı
  • Kiracının Yazılı Tahliye Taahhütnamesine Rağmen Evden Çıkmaması Halinde Tahliye
  • Kiracının Kirayı Ödememesi Nedeniyle İki Haklı İhtarla Tahliye
  • Aynı İlçe veya Beldede Kendisinin ya da Birlikte Yaşadığı Eşinin Adına Kayıtlı Oturulabilecek Konutunun Olması Nedeniyle Tahliye
  • 10 Yıllık Kira Süresinin Dolması Nedeniyle Tahliye Hakkı
  • Kiracının Kiralananı Başkasına Kiralaması veya Yararlanma Hakkını Devretmesi Nedeniyle Kiraya Verenin Tahliye Hakkı
  • Kiracının İflası Nedeniyle Fesih
  • Önemli Nedenlerle Fesih
  • Kiracının Sözleşmeye Uymaması Nedeniyle Fesih

TBK m. 354 hükmü uyarınca dava sebeplerinin kiracı aleyhine değiştirilmesi yasaktır. Dolayısıyla tahliye davasında tahliye sebepleri ancak kanunda belirtilenler ile sınırlıdır.

Kiraya Verenin veya Yakınlarının Konut Gereksinimi Nedeniyle Feshetme Hakkı

TBK m. 350 hükmünde sayılan ve kiraya verenin, kendisi, eşi, altsoyu ve üstsoyunun, kiraya verenin yakınlarının kiralanan taşınmaza ihtiyaç duyması halinde kiraya verenin, tahliye davası açarak kira sözleşmesini sona erdirme hakkına sahip olduğundan bir önceki yazımızda bahsetmiştik. Bu tür tahliye davasında konut gereksiniminin gerçek ve samimi olması gerekmektedir. Konut ihtiyacı, kiraya verenin bulunduğu duruma, yaşam şartlarına göre değerlendirilir. Örneğin sağlık durumu asansörsüz bir apartmanda oturmaya elveriş göstermeyen ev sahibi, konut ihtiyacı sebebiyle asansörlü ya da alt katlarda bulunan dairesine taşınmak için iş bu davayı açabilecektir.

Ancak bilinmelidir ki, İhtiyaç Nedeniyle tahliye davası açarak kiracısını tahliye eden ev sahibinin, 3 yıl geçmedikçe, gereksinim amacıyla tahliye edilen kiralananı, kiracıdan başkasına kiralaması kanunla yasaklanmıştır. (TBK m. 355).Kiraya veren yeniden kiralama yasağına aykırı davrandığı takdirde, haksız tahliye nedeniyle kiracının tazminat talebi ileri sürme hakkı bulunmaktadır. Kiracıya ödenecek tazminat, son kira yılında ödenen 1 yıllık kira bedelinden az olamaz.

Tahliye davasının belirli süreli kira sözleşmesinin sona ermesinden ve belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine veya fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak 1 ay içinde açılmış olması gerekir

Kiraya Verenin İşyeri Gereksinimi Nedeniyle Fesih Hakkı

Yine kiraya veren; kendisinin, eşinin, altsoyunun, üstsoyunun ya da kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu kişilerin işyeri gereksinimi nedeniyle kiraladığı işyerini kiracının boşaltması için tahliye davası açabilir. Bu tür tahliye davasında da işyeri gereksiniminin gerçek ve samimi olması gerekmektedir. Yargılama sona ermeden işyeri gereksinmesi ortadan kalkarsa tahliye davası reddedilir. 

Tahliye davasının belirli süreli kira sözleşmesinin sona ermesinden ve belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine veya fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak 1 ay içinde açılmış olması gerekir.

Yeni Malikin Gereksinimi Nedeniyle Tahliye Hakkı

Kira sözleşmesi kurulduktan sonra kiralanan taşınmaz herhangi bir sebeple el değiştirirse, yeni malik kira sözleşmesinin tarafı olur. İhtiyacı olması halinde ise yeni sahip, kiracıya karşı tahliye davası açarak kira sözleşmesini sona erdirme hakkına sahiptir. Ancak kira sözleşmesinin tapuya şerh edilmesi halinde yeni malik bu haktan yararlanamaz. Bu tür tahliye davasında da işyeri gereksiniminin gerçek ve samimi olması gerekmektedir.

Yeni malikin, kendisinin, eşinin, altsoyunun, üstsoyunun veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişilerin konut ya da işyeri gereksiniminin ispatlanmış olması gerekir.

Ayrıca yeni malikin taşınmazı edinim tarihinden itibaren 1 ay içinde kiracıya yazılı bildirim ile konut ya da işyeri gereksinimi dolayısıyla kiralananı tahliye etmesini talep ettiğini bildirmesi gerekir. Bir sonraki aşama ise, yeni malikin taşınmazı edinim tarihinden itibaren 6 ay geçtikten sonra tahliye davası açmış olmasıdır.

Kiraya Verenin Tadilat Nedeniyle Tahliye Hakkı

Kiralananda esaslı tadilat yapılmasının gerekmesi ve bu esnada kiralananın kullanımının imkânsız olması da tahliye sebeplerinden biridir. Kiralananın yeniden inşa edilmesi, imarı veya esaslı onarımı ve değiştirilmesi için yapılacak işlemler neticesinde yapılacak işlemler sırasında kiralananı kullanmak imkansız hale gelecek ise kiraya verenin sözleşmeyi fesih hakkı vardır. Yapılacak olan onarımın yukarıda değindiğimiz gibi esaslı ve önemli olması gerekmektedir. Bu derece önemli olmayan ufak tefek yapım ve onarım işleri için kiracının evden çıkarılması kanunen mümkün değildir. Bu nedene dayalı olarak açılacak tahliye davasının kira sözleşmesinin bitiminden itibaren 1 ay içinde açılmış olması gerekmektedir.

Kiracının Yazılı Tahliye Taahhütnamesine Rağmen Evden Çıkmaması Halinde Tahliye

Kiracı, kiralananı, belirli bir tarihte ayrıca da kiraya verenin ihtarına gerek kalmadan boşaltacağını önceden usule ve yasaya uygun olarak geçerli ve yazılı olacak şekilde bildirmişse ve buna karşın taşınmazdan çıkmazsa, kiraya veren bu nedene dayanarak kiracıyı taşınmazdan çıkarabilir. Bu taahhüde rağmen taşınmaz boşaltılmazsa, kiracıyı ancak icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle çıkarmak mümkündür. Tahliyeye yönelik icra takibinin veya tahliye davasının, taahhütte belirtilen tarihi izleyen 1 ay içinde açılmış olması zorunludur. Boşaltma taahhüdünün bizzat kiracı tarafından verilmiş olması gerekmektedir. Yazılı tahliye taahhüdüne dayanarak açılacak olan tahliye davasını bizzat kiraya veren açabilir. Öte yandan tahliye taahhüdünün kiralananın tesliminden sonraki uygun bir tarihte verilmiş olması gerekir. Yargıtay Kararlarına göre, kira sözleşmesinin başlangıcında verilmiş tahliye taahhütnamesi “tazyik ve ikrah altında” verilmiş olması ihtimali bulunduğu için geçersiz sayılmaktadır.

Kiracının taşınmazı teslim tarihinde taahhüt vermesine rağmen taahhüde teslimden sonraki bir tarihin atılması, kanuna karşı hile teşkil ettiğinden taahhüt geçersizdir. Ancak bu durumun ispat külfeti kiracı üzerindedir.

Kiracının Kirayı Ödememesi Nedeniyle İki Haklı İhtarla Tahliye

Kanun, kiralayana kira parasını sürekli olarak geç ödemeyi veya ödememeyi alışkanlık haline getiren kötü niyetli kiracılara karşı tahliye davası açabilme hakkı tanınmıştır. Kiracının kira bedelini ödeme noktasında temerrüde düşmesi belli şartlarda tahliye sebebi olarak kabul edilmiştir. Kiracı kira sözleşmelerindeki kira süresi içerisinde, kira bedelini ödemediği için kendisine iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa, kiraya veren kira sözleşmesini feshedebilir. Kiracıya gönderilen ihtar yazılı olarak yapılmalı ve hangi ayın kirasının ödenmediğinin açıkça belirtilmiş olmalıdır. İhtar, 1 kira yılı içinde farklı aylara ait olmalıdır. Eğer ki taraflar kira bedelinin yıllık ödenmesini kararlaştırmışlarsa, bu sebebe dayalı olarak tahliye davası açılamaz. Gönderilen ihtardan sonra ödeme yapılmış olması ihtarın haklılığını ortadan kaldırmaz. Bu nedene dayalı olarak açılacak olan tahliye davasının kira süresinin bitiminden başlayarak 1 ay içinde açılmış olması gerekmektedir. Bir ay içinde tahliye davası açılmaz ve kira sözleşmesi de sona erdirilmezse, artık bu nedene dayanılarak kiracı taşınmazdan çıkarılamaz. 

Aynı İlçe veya Beldede Kendisinin ya da Birlikte Yaşadığı Eşinin Adına Kayıtlı Oturulabilecek Konutunun Olması Nedeniyle Tahliye

Bu durumun varlığı halinde kiraya veren eğer ki, kira sözleşmesinin kurulması sırasında kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin konutu olduğunu bilmiyorsa, sözleşmenin bitiminden başlayarak 1 ay içinde sözleşmeyi tahliye davası yoluyla sona erdirebilir. Bu hükmün uygulanabilmesi için, konutun aynı ilçe veya belde sınırları içinde olması ve bu konutun kiracının kullanmasına elverişli bulunması gerekir.

Yine kiraya verenin sözleşmesinin bitiminden başlayarak bu nedene dayalı olarak 1 ay içerisinde tahliye davası açması gerekir.

10 Yıllık Kira Süresinin Dolması Nedeniyle Tahliye Hakkı

Kiraya verenin herhangi bir sebep göstermeden, kiracının kira sözleşmesinden doğan borçlarını yerine getiriyor olmasına rağmen, on yıllık uzama süresini takip eden uzama yılının dolması sebebiyle bu sürenin sonunda sözleşmeyi sona erdirebilir. TBK m. 347 hükmü uyarınca kira sözleşmesi 10 defa uzadıktan sonra kiraya verene sözleşmeyi sona erdirme hakkı tanınmaktadır.

Kira sözleşmesinin 10. uzama yılını takip eden her yeni kira yılından en az 3 ay öncesine kadar kiracıya yazılı bir ihtarname göndererek bildirimde bulunmak koşuluyla tahliye talep etme hakkına sahip olunur.

Kiracının Kiralananı Başkasına Kiralaması veya Yararlanma Hakkını Devretmesi Nedeniyle Kiraya Verenin Tahliye Hakkı

Kiracı, konut olarak kiraladığı taşınmazın tamamını veya bir bölümünü başka birisine kiralayamaz veya yararlanma hakkını devredemez. Kiraya verenin rızası olmadan, kiracı evi başkasına kiralarsa bu durum kiraya verene kira sözleşmesini feshetme hakkı verir. 

Kiracının İflası Nedeniyle Fesih

Kira sözleşmesi süresince kiracının iflas etmesi durumunda, kiraya veren, muaccel olmamış kira bedelleri için güvence verilmesini isteme hakkına sahiptir. Ancak kiracı tarafından güvence verilmez ise, kiraya veren sözleşmeyi derhal feshetme hakkına sahip olur.

Önemli Nedenlerle Fesih ve Kiracının Tahliyesi

Kira sözleşmesinin devam etmesinin her iki taraf için de çekilmez hale gelmesi durumunda bu önemli sebeplerin bulunması, hem kiraya verene hem de kiralayana fesih bildirim sürelerine uyarak kira sözleşmesini sona erdirme hakkı verir. Yani kira ilişkisinin devamının çekilmez hale gelmesi, tarafların sözleşmeyi feshedebilmeleri için yeterlidir.

Kiracının Sözleşmeye Uymaması Nedeniyle Fesih

Kiracının, taraflar arasında akdedilen kira sözleşmesinden kaynaklanan bazı yükümlülükleri ve borçları vardır. Kiracının bu borçlarını herhangi bir haklı neden olmaksızın yerine getirmemesi halinde, kiralayan öncelikle kiracıya ihtarname gönderir. Kiracı buna rağmen sözleşmeye uymamaya devam ederse kiraya veren sözleşmeyi feshedebilir. 

Anlaşılacağı üzere kiracının tahliye edilmesi bakımından birçok hukuki yöntem bulunmaktadır. Ancak her somut olay için bahsi geçen yollardan herhangi biri denenemez. Dolayısı ile hangi hukuki yöntemin hangi somut olaya uyduğu özenle belirlendikten sonra sürecin ilerlemesi hak kaybına uğramamak bakımından oldukça önemlidir. Adaletli günler temennisiyle…

Av. Gamze GÖKÇEOĞLU UĞUR

]]>
https://uguralanyaavukat.com/kiracinin-evden-cikarilmasi-sebepleri-kiracinin-tahliyesi/feed/ 0
KİRACININ TAHLİYE SEBEPLERİ & KİRACININ TAHLİYE DAVASI https://uguralanyaavukat.com/kiracinin-tahliye-sebepleri-kiracinin-tahliye-davasi/ https://uguralanyaavukat.com/kiracinin-tahliye-sebepleri-kiracinin-tahliye-davasi/#respond Thu, 31 Aug 2023 13:05:48 +0000 https://uguralanyaavukat.com/?p=890 Son dönemde ülkemizde yaşanan enflasyon ve ekonomik sorunlar kira bedellerini ve haliyle ev sahibi kiracı ilişkilerini de ciddi şekilde etkilemeye başlamıştır. Bu arada hem ev sahipleri hem de kiracılar yaşadıkları sorunların kanuni çözüm yollarını aramaya başladılar. Bu aşamada tarafların en çok merak ettiği konu tahliye konusu haline geldi.

Bir kiracının kiralamış olduğu  taşınmazdan tahliye edilebilmesi, yani ev sahibinin kiracıyı evden çıkarılabilmesi için gerekli olan sebepler Türk Borçlar Kanunu’nda sayılmıştır. Bu bilgi paylaşımını içeren yazımızda kiracı evden nasıl çıkarılır nasıl tahliye edilir, kiracının tahliyesi sebepleri nelerdir, açılan  tahliye davası ne kadar sürer, tahliye için çekilen ihtarname usulleri nelerdir, kiracıya ihtarname çekildikten sonraki süreç nasıl ilerler, kendisi oturmak isteyen ev sahibi kiracıyı evden çıkarabilir tahliye taahhütnamesi olmayan ev sahibi kiracıyı hangi şartlarda tahliye edebilir, tahliye taahhütnamesinin geçerli olması için gerekli koşullar nelerdir, kirasını düzenli ödeyen kiracı evden çıkarılabilir mi vb. soruların cevaplarını bulabilirsiniz. Süreç içerisinde hata yapmamak, süreleri kaçırmamak, hak kaybına uğramamak ve sürecin doğru ilerlemesi vb açısından bir avukattan yardım almanız tavsiye edilir.

Tahliye Davası Nedir?

Tahliye davası, kiraya verenin kiracıyı, kiraya verdiği taşınmazdan kanunda belirtilen nedenlerle tahliye etmek yani bu taşınmazı boşaltmak amacıyla açmış olduğu davadır. Yani Tahliye davası, kira sözleşmesini sona erdirerek kiracının taşınmazı tahliye etmektedir.

Tahliye davasına ilişkin hükümler hem Türk Borçlar Kanunu’nda hem de İcra İflas Hukuku’nda yer almaktadır. Kira sözleşmesi, belirli veya belirsiz süreli olmak üzere düzenlenebilmektedir. Belirli kira sözleşme süresinin sona ermesi halinde sözleşme sona erecektir. Belirli süreli kira sözleşme süresinin bitiminden en az 15 gün önceden bildirim yapılmaz ise sözleşme aynı koşullarla 1 yıl uzatılmış sayılacaktır. Belirsiz süreli kira sözleşmesi ise, daha uzun veya başka bir fesih dönemi kararlaştırılmış olmadıkça ancak yasal fesih dönemine uyarak sözleşme feshedilebilecektir.

Kiracının tahliyesi hususu Türk Borçlar kanununda iki ayrı başlık altında değerlendirilmiştir. Bunlar “Bildirim Yoluyla Tahliye” ve “Dava Yoluyla Tahliye” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bildirim Yoluyla Tahliye TBK m.347 ve devamında düzenlenirken “Dava Yoluyla Tahliye” TBK m.50 ve devamında düzenlenmiştir.

F. Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin sona ermesi
I. Bildirim yoluyla

m.347 Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez.

Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.

Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler.
Genel hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği durumlarda, kiraya veren veya kiracı sözleşmeyi sona erdirebilir.

II. Dava yoluyla
1. Kiraya verenden kaynaklanan sebeplerle
a. Gereksinim, yeniden inşa ve imar

m.350 Kiraya veren, kira sözleşmesini;

1. Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa,
2. Kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkânsız ise,
belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir.

b. Yeni malikin gereksinimi

m. 351  Kiralananı sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı bir davayla sona erdirebilir. Kiralananı sonradan edinen kişi, dilerse gereksinim sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme hakkını, sözleşme süresinin bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla da kullanabilir.

2. Kiracıdan kaynaklanan sebeplerle

m. 352 Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir. Kiracı, bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde; bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa kiraya veren, kira süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde, dava yoluyla kira sözleşmesini sona erdirebilir. Kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçe veya belde belediye sınırları içinde oturmaya elverişli bir konutu bulunması durumunda kiraya veren, kira sözleşmesinin kurulması sırasında bunu bilmiyorsa, sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay içinde sözleşmeyi dava yoluyla sona erdirebilir.

Yukarıda değinmiş olduğumuz, tahliye hususuna ilişkin Borçlar Kanunda düzenlenen hükümlerin ayrıntılı incelemesini bir sonraki yazımızda bulabilirsiniz. Adaletli günler temennisiyle…

Av. Gamze GÖKÇEOĞLU UĞUR

]]>
https://uguralanyaavukat.com/kiracinin-tahliye-sebepleri-kiracinin-tahliye-davasi/feed/ 0
KORUMA TEDBİRİ ve UZAKLAŞTIRMA KARARI NEDİR? https://uguralanyaavukat.com/koruma-tedbiri-ve-uzaklastirma-karari-nedir/ https://uguralanyaavukat.com/koruma-tedbiri-ve-uzaklastirma-karari-nedir/#respond Fri, 17 Mar 2023 13:28:28 +0000 https://uguralanyaavukat.com/?p=884 UZAKLAŞTIRMA KARARI NASIL ALINIR?

Koruma tedbiri şiddet gören, şiddete uğrama tehlikesi altında olan bireyler için oldukça önemli bir kavramdır. Maalesef günümüzde artan kadına şiddet olayları göz önünde bulundurulduğunda bu tedbirin ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. Koruma tedbiri ve uzaklaştırma kararı 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında verilen bir önlem türüdür.

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan, kadınlar, çocuklar, aile bireyleri veya tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında tedbirler alınmaktadır.

Şiddete maruz kalan veya şiddete maruz kalma tehlikesi olan kişiler, Cinsel şiddet, aşağılama, hakaret, psikolojik şiddet, küçük düşürücü sözlere maruz kalan kişiler vb durumlarda, bu kanun kapsamında öngörülen tedbirlerden faydalanmak amacıyla ilgili mercilere başvuruda bulunabilir. Bahsettiğimiz bu tedbirler ilgili yasa kapsamında koruyucu ve önleyici tedbirler olarak ikiye ayrılmıştır. Koruyucu tedbirler mülki amir ve hakim tarafından verilirken, önleyici tedbirler ise hakim tarafından verilmektedir.

Kanunda yer alan bu tedbirlerin esas amacı, insan hayatının korunmasıdır..

Uzaklaştırma Kararı Kaç Gün Verilir?   

Bahsettiğimiz Kanun kapsamında  uzaklaştırma kararının verilmesi için belirlenen kesin bir süre yoktur. Talep dahilinde kararı verecek olan hakim somut olayı değerlendirerek bir süre takdir eder. Sürenin bitiminde hala daha şiddet tehlikesi devam ediyor ise ya da tekrarla bu tarz bir eyleme maruz kalınmış ise, tekrar koruma tedbiri talep edilerek bu süre uzatılabilir. Koruma tedbiri aciliyeti olan bir talep olduğu için, hakim tarafından söz konusu talep kısa süre içerisinde karara bağlanır, bu süre yaklaşık 1 ila 4 gün arasındadır.

Uzaklaştırma Kararı Hangi Merciden Talep Edilir Kararı Kim Verir?

            Uzaklaştırma kararı için Aile Mahkemesine başvurulabileceği gibi Kolluk birimlerine de başvuru yapılabilir. Aynı zamanda Cumhuriyet Savcılığına da talepte bulunulabilir. Eğer çok acil bir durum söz konusu ise polis merkezleri ve jandarma karakolları tarafından bu karar alınabilir.  Ancak çok acil olmayan durumlarda  başvuru ve ilgili evraklar Aile Mahkemesine gönderilir ve karar Aile Mahkemesi Hakimi tarafından verilir.

İlgili karar, uzaklaştırma kararı verilen kişiye bildirilir ve alınan karara uymakta yükümlülüğü başlar. Mahkeme tarafından verilen kararda belirtilen süre dolduğunda uygulama ortadan kalkar. Aleyhine uzaklaştırma kararı verilen kişi karara uymazsa hakkında cezai işlem uygulanabilir.

Bununla birlikte uzaklaştırma kararına itiraz etmek de mümkündür. Uzaklaştırma kararı alındıktan sonraki 2 hafta içerisinde, uzaklaştırma kararı alan taraf itiraz etme hakkını kullanabilir. İtiraz neticesinde, Aile Mahkemesince itiraz incelenir ve eğer itirazın haklı olduğuna ya da uzaklaştırma kararının alınmasında haksız bir durum olduğuna karar verirse ilgili karar için iptal işlemleri başlatılır. Bu iptal işlemi, uzaklaştırmayı veren mahkemenin kendisi tarafından yapılmaz. Bölgede bulunan ikinci bir Aile Mahkemesi tarafından inceleme yapılır.

]]>
https://uguralanyaavukat.com/koruma-tedbiri-ve-uzaklastirma-karari-nedir/feed/ 0
BOŞANMA DAVASI https://uguralanyaavukat.com/bosanma-davasi/ https://uguralanyaavukat.com/bosanma-davasi/#respond Wed, 01 Mar 2023 12:55:07 +0000 https://uguralanyaavukat.com/?p=876 Boşanma Davası Nedir? Boşanma Davasının Türleri Nelerdir?

Boşanma davası, Aile Mahkemelerinde görülen ve evlilik birliğinin mahkeme kararıyla sonlandırılması amacıyla eşlerden birinin açtığı dava türüdür. Boşanma davaları, tarafların anlaşarak boşanmaya karar vermeleri ile “anlaşmalı” olarak veya tarafların anlaşmaya varamaması halinde taraflardan biri tarafından “çekişmeli” olarak açılabilir.

Boşanma davasının tanımında da belirttiğimiz gibi boşanma davalarının görüleceği mahkeme Aile Mahkemeleridir.

Boşanma davasının açılması ve aşamalarda izlenecek yollar boşanma davasının Anlaşmalı mı yoksa Çekişmeli mi olduğuna göre değişiklik göstermektedir. Bu minvalde her iki boşanma davası türünü de ayrı ayrı incelemek gerekmektedir.

Çekişmeli Boşanma Davası

Çekişmeli boşanma davaları, adından da anlaşılacağı üzere tarafların boşanma veya boşanma neticesinde talep ettikleri hususlarda anlaşma sağlayamaması neticesinde açılan davalardır. Çekişmeli boşanma davası açarken herhangi bir boşanma sebebine dayanmak gerekmektedir. 4721 Sayılı Medeni Kanun hükümlerinde bu boşanma sebeplerini m.161-m.166 arasında düzenlemiştir. Boşanma nedenleri de kendi arasında genel ve özel boşanma nedenleri olarak ayrılmaktadır.

1.  MK. m.166 da düzenlenen Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması genel boşanma nedenidir.

  • Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması

Tarafların evlilik birliğini sürdürmelerini imkansızlaştıran, ortak hayatın sürdürülmesinin

mümkün olmamasına sebep olan her davranış, her olay bu nedenler için ileri sürülebilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, boşanma davasını açan tarafın davasının kabul edilmesi ve nihayetinde boşanma kararı verilebilmesi için; davacının kendisinden, evlilik birliğinin devamının sürdürülmesi beklenemeyecek derecede evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ispat edilmeli ve “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiği ispatlanmalıdır.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması için yaşanan olaylar için; Duygusal ve psikolojik şiddet, Sosyal ve ekonomik şiddet, tarafların devamlı tartışma yaşaması, tehdit hakaret, güven sarsıcı davranış, cinsel şiddet, cinsel ilişkiden kaçınma, eşi doğal olmayan yoldan cinsel ilişkiye zorlama, eşin aile bireylerine kötü davranması vb sayılabilir. Bu nedenler kişiye ve evliliğe özgü olduğu için başkaca sayamadığımız nedenler de boşanma genel boşanma nedeni olarak sayılabilir.

2. MK. m. 161-165 arasında Çekişmeli boşanma davasında özel boşanma sebepleri düzenlenmiştir.

MK. m 161-165 arasında düzenlenen Özel boşanma sebepleri sınırlı sayıda belirlenmiştir. Yani kanunda düzenlemesi olmayan başka bir neden ile özel boşanma nedenine dayalı olarak boşanma davası açmak mümkün değildir.

Eşlerden “Özel boşanma sebeplerinden birine” dayanarak boşanma davası açan taraf sadece dayandığı bu özel boşanma sebebini ispatlamak zorundadır. Bunun haricinde evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının ya da karşı tarafın kusurunun ispatlanması gerekmez. e dayalı çekişmeli boşanma davası açan eş, sadece özel boşanma sebebini ispatlamakla

MK.’da düzenlenen Özel Boşanma sebepleri aşağıdaki gibidir:

  • MK. m161’de düzenlenen Zina(aldatma),
  • MK.m162’de düzenlenen Hayata Kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
  • MK. m163’de düzenlenen Suç işleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme,
  • MK. m164’de düzenlenen Terk,
  • MK. m165’de düzenlenen Akıl Hastalığı,

Çekişmeli boşanma davasında belirlenecek boşanma sebebi kadar söz konusu boşanma davasında kimin daha kusurlu olduğu da önemlidir. Çekişmeli boşanma davası açan davacının davasının kabul edilmesi için, davalı taraftan daha fazla kusurlu olmaması gerekmektedir. Eğer davacı yan, davalıdan daha fazla kusurlu ise açmış olduğu çekişmeli boşanma davası reddedilir.

Yukarıda kısaca bahsettiğimiz çekişmeli boşanma davasına ilişkin genel ve özel nedenler hakkındaki ayrıntılı açıklamalarımızı içeren makaleyi bir sonraki paylaşımımızda bulabilirsiniz. Bu aşamada kısaca anlaşmalı boşanma davasından da bahsedeceğiz.

Anlaşmalı Boşanma Davası

MK. m 166 maddesinin 3 fıkrasında düzenlenen Anlaşmalı boşanma davası da Aile Mahkemesinde görülmektedir. Yetkili mahkeme bakımından da taraflar istedikleri herhangi bir adliyenin aile mahkemesinde anlaşmalı boşanma davası açabilirler.

MK.m166/3 “Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.” demektedir. Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere anlaşmalı boşanma davası açmak isteyen tarafların en az 1 yıldır evli olmaları gerekmektedir. Taraflar anlaşmalı boşanma davası için birlikte başvurabilecekleri gibi taraflardan birinin açmış olduğu anlaşmalı boşanma davasının diğer taraf tarafından kabul edilmesi ile de mümkündür.

Anlaşmalı boşanma davası açılmazdan evvel taraflar aralarında boşanma ve boşanmanın sonuçlarını içeren ayrıntılı bir protokol hazırlar. Bu protokol taraflarca imzalandıktan sonra boşanma dava dilekçesi ile birlikte mahkemeye sunulur. İşte anlaşmalı boşanma davasının sonuçları bu protokol doğrultusunda olur. Protokolün hazırlanması hususunda da oldukça dikkat edilmesi gerekmektedir. Nitekim bu aşamada talep edilmeyen herhangi bir kalem ilerleyen aşamalarda tekrar talep edilemeyecektir. Bu bağlamda bir avukattan yardım almak tarafların ilerde doğacak hak kayıplarının önüne geçecektir.

Boşanma Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme

Yukarıdaki açıklamalarımızdan da görüleceği üzere boşanma davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetki bakımından ise anlaşmalı boşanma başlığımızın altındaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere “Anlaşmalı Boşanma” davası herhangi bir yerin adliyesinin Aile Mahkemesinde açılabilir. Bu aşamada tarafların ikametgah bilgilerinin bir önemi yoktur.

Ancak Çekişmeli boşanma davasında bir takım yetki kuralları mevcuttur.

Çekişmeli boşanma davasına Yetkili Mahkeme;

  • Davalı tarafın yerleşim yeri Aile mahkemesi,
  • Davacı tarafın yerleşim yeri aile mahkemesi ve
  • Boşanmak isteyen tarafların son 6 aydan beri ikamet ettikleri yerdeki aile mahkemesinde çekişmeli boşanma davası açılabilir.

Herhangi bir hak kaybı yaşamamak ve mağduriyet yaşamamak için, boşanma davasının açılmasında hangi usulün uygulanacağı, anlaşmalı mı çekişmeli mi boşanma davası açılacağı, bunların hangisinin lehe olacağı, velayet nafaka talebinin olup olmayacağı, maddi manevi tazminat talepleri ve miktarları, mal paylaşımı olup olmayacağı gibi hususların çözümünde bir boşanma avukatı ile görüşülmesi faydalı olacaktır.

]]>
https://uguralanyaavukat.com/bosanma-davasi/feed/ 0
UZLAŞMA NEDİR VE UZLAŞMA KAPSAMINDAKİ SUÇLAR NELERDİR? https://uguralanyaavukat.com/uzlasma-nedir-ve-uzlasma-kapsamindaki-suclar-nelerdir/ https://uguralanyaavukat.com/uzlasma-nedir-ve-uzlasma-kapsamindaki-suclar-nelerdir/#respond Fri, 03 Feb 2023 15:34:33 +0000 https://uguralanyaavukat.com/?p=871

Uzlaştırma işlemi, tarafların anlaşmasının ve bu sayede bazı yargısal faaliyetlere başvurulmasına gerek kalmamasının sağlanması amacıyla tarafsız bir arabulucu aracılığıyla tarafların bir araya gelerek uyuşmazlığın çözülmesidir. Uzlaşma neticesinde suçun failine  ceza verilmesi yerine, zararın tazmin edilmesi sağlanarak ceza yargılamasının sona ermesi sağlanır. Uzlaştırma görüşmeleri ve uzlaşma anlaşması, şartlarını taşıyorsa soruşturma aşamasında yapılabileceği gibi kovuşturma aşamasında da yapılabilir.

Uzlaştırma konusu Arabuluculuk ile karıştırılsa da uygulama alanlarının farklı olduğu unutulmamalıdır. Arabuluculuk Özel Hukuk Alanındaki anlaşmazlıkların mahkeme dışı çözümünde uygulanabilirken, Uzlaştırma sadece ceza hukuku alanlarında uygulama alanı bulur.

Uzlaşma ve uzlaştırmaya ilişkin konular 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 253 Maddelerinde düzenlenmiştir. Ceza Muhakemesi Kanunun uzlaştırma hususu hakkındaki maddesinde Uzlaşmaya tabi olan, olmayan suçlar sıralanmıştır.

 5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESİ KANUNU m. 253

  • Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur. Yani Kamu tüzel kişileri aleyhine işlenen suçlarda uzlaştırma hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
  • Kanuna göre kural olarak soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi suçlar uzlaştırma kapsamındadır.
  • Suça sürüklenen çocuklar bakımından mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla (yani kamu tüzel kişisi aleyhine işlenmemesi kaydıyla) ayrıca üst sınırı 3 yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda da uzlaştırma mümkündür.
  • Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda buna ilişkin açık hüküm bulunması gerekir. 
  • Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olsa dahi, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilmesi mümkün değildir.
  • Cinsel suçlar; Cinsel saldırı suçu (TCK 102) Çocuğun cinsel istismarı suçu (TCK 103) Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu (TCK 104) Cinsel taciz suçu (TCK 105)
  • Şüpheli ya da sanık tarafından uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı kişiye karşı işlenmesi halinde, uzlaştırma yoluna gidilemez.
  • Suçun birden fazla kişiye karşı işlenmesi durumunda, şüpheli ya da sanığın uzlaştırma hükümlerinden faydalanabilmesi için, mağdurların tamamı ile uzlaşması gerekmektedir.

Yukarıda bahsedildiği üzere Uzlaştırma işlemleri soruşturma aşamasında yapılabileceği gibi kovuşturma aşamasında da gerçekleştirilebilir. Soruşturma aşamasında; Soruşturma savcılığı, kendilerine intikal eden olayda yapılan tüm araştırmalar ve toplanan deliller ışığında soruşturma konusu suçun işlendiğine ve kamu davası açmak için yeterli şüphe olduğuna kanaat getirirse, savcılık dava açmadan önce dosyayı uzlaştırma  bürosuna gönderir.

Kovuşturma aşamasında ise, Yargılamanın görüldüğü Ceza mahkemesi, yargılama sırasında ceza davasına konu olan suçun uzlaştırma kapsamında olduğunu fark edebilir. Bu aşamada dosya yine uzlaştırma bürosuna gönderilir. Uzlaştırma görüşmelerinin gerçekleşebilmesi ve bu husustaki eksikliklerin giderilmesi için mahkemece uygun yeni bir duruşma günü verilir. Uzlaştırma bürosu kendine gelen bu dosyalar için uzlaştırmacı görevlendirerek  tarafların uzlaşma müzakeresi yapmasına olanak sağlar.

Uzlaştırma Kapsamına Giren Suçlar

MADDE                                SUÇ

md. 86/1-2                 Kasten Yaralama (3. Fıkra hariç)

md. 88                               Kasten Yaralamanın İhmali Davranışla İşlenmesi

md. 89                         Taksirle Yaralama

md. 106/1                   Tehdit

md. 116                      Konut dokunulmazlığının ihlali        

md. 117/1                    İş ve çalışma hürriyetinin ihlali         

md. 123                      Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma  

md. 125                      Hakaret

md.130                       Kişinin hatırasına hakaret suçu

md. 132                      Haberleşmenin gizliliğini ihlal

md. 133                      Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda Alınması

md. 134                      Özel hayatın gizliliğini ihlal

md. 141                      Hırsızlık

md. 146                      Kullanma Hırsızlığı

md.151/1,2                 Mala zarar verme suçu

md. 154                      Hakkı olmayan yere tecavüz suçu

md.155                       Güveni Kötüye Kullanma Suçu

md. 156                      Bedelsiz senedi kullanma

md. 157                      Dolandırıcılık

md. 159                      Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı

                                   tahsil amacıyla işlenmesi hali

md. 160                      Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf

md.161                       Hileli iflas suçu

md.162/1                    Taksirli iflas suçu

md.163/1-2                 Karşılıksız yararlanma suçu

md.164                       Şirket veya Kooperatifler hakkında yanlış bilgi

md.166                       Bilgi vermeme suçu

md. 167                      Yağma ve nitelikli yağma hariç “Malvarlığına Karşı Suçlar” başlığı altında yer alan suçların haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi hali

md. 209                      Açığa imzanın kötüye kullanılması

md. 233/1                    Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali

md. 234                      Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması

md. 239                      Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (4. fıkra  hariç)

md. 341                      Yabancı devlet bayrağına karşı hakaret

5271 S.K. m. 253/1-c Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar  olarak sıralanabilir.   

]]>
https://uguralanyaavukat.com/uzlasma-nedir-ve-uzlasma-kapsamindaki-suclar-nelerdir/feed/ 0